Bir ağaç düştü birden. Birden bire bitiverdi odamda. Üstü başı toz toprak içinde. Gövdesinin üstünde yükselen kollarını çepeçevre saran ince dallarının her tarafında sıvama tomurcuklarla bana gülücükler sunan ağaç aklımı başımdan aldı. Donup kaldım öylece.
Aaa! O da ne? Bu kuşlar da nerden çıktı? Cıvıl cıvıl, kıpır kıpır kaynaşıyorlar. Odanın içinde bir cıvıldaşmadır gidiyor. Ya şu arılar, sinekler, kelebekler, uğur böcekleri?
Aman Allaahım!
Aa. Ağaca ne oluyor öyle? Bir Mevlevi gibi dönüyor. Gittikçe de hızlanıyor. Bütün pencereler birden açılıyor, rüzgârlar doluyor içeriye. Evdeki eşyalar hayretten donakaldılar, hiçbir hareket yok. Ağaç dönüyor, kuşlar dönüyor, böcekler, kelebekler dönüyor. Ebruli bir tablo içinde odayı esir alıyorlar.
O ne? Bu sesler de ne? Bu nasıl bir musiki? Bütün vücudum titreyişler içinde. Bütün hücrelerim haykırmaya hazırlanıyor. Kalbim yerinden fırlayıp gidecek gibi.
Ne oluyor? Ağaç, bir gözbebeği gibi bana dönüyor. Ben ona dönüyorum. Beni çekiyor.
Ağacın içindeyim. Ağaç benim gövdem. Dallar hem dillerim, hem de ellerim sanki. Kuşların, kelebeklerin, arıların, böceklerin sesleri, dokunuşları sarıyor her yanımı. Bir haz bulutu içindeyim, tarifi zor.
Odam yok oluyor. Göklerdeyim. Bulutlar tül tül sarıyor her yanımı. Kuşların, kelebeklerin, böceklerin her biri birer yıldıza dönüşüyor. Ben bir kuyruklu yıldız gibiyim. Yoksa bir Samanyolu mu?..
Odamdan göklere düşen ağaç mıyım, yoksa göklerden odama dolan ağaç mı?
Ben aynada baktığım gözbebeğinde miyim, yoksa rüyada baktığım görüntülerde mi?
Gökler, uçsuz bucaksız bir ormanlık gibi. Boy boy, renk renk, türlü türlü ağaçlar. Yine boy boy, renk renk, her cinsten kuşlar, ağaçları kuşatmışlar, bahar gelişi ve güz dönüşü gibi göklerde dönüp duran Leylek kümelerini hatırlatan dönüşlerle vecd içinde uçuyorlar. Ben bir varlık ormanındayım ve göklerde kayboldum.
Sen nerdesin ey beni cezbeler içinde uçuran?